Geçtiğimiz günlerde İstanbul Şehir Tiyatrolarının Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde 12. Gece oyununu izleme fırsatım oldu. Shakespeare’in en sevilen komedilerinden biri olan 12. Gece’nin bu yorumunun yönetmenliğini Serdar Biliş, müziklerini de Çiğdem Erken üstlenmişti. 100 dakika tek perde oynanan bu oyunda müziğinden oyunculuklarına kadar her şeyden yetenek aktığını söyleyebilirim. Oyunun adının Noel’in On İkinci Günü şenlikleriyle bağlantılı olduğu düşünülmektedir çünkü bu kutlamalarda her şey tepetaklak olurmuş. Özet olarak On İkinci Gece, birkaç aşk üçgeni komplosunda komedi kurgusudur, cinsiyet rollerini esnetir ve nihayetinde iki mutlu evlilik ve şaşırtıcı bir kılık değiştirme ile sonuçlanır.
Şekil 1 Yas Tutan Olivia (Bennu Yıldırımlar)
Oyun, ikiz kardeşler Viola ve Sebastian’ın bir gemi kazasından sonra, birbirlerini öldü sanıp ayrı düşmeleriyle başlıyor. Viola, Illyria Dükü Orsino’nun hizmetine girebilmek için erkek kılığına giriyor ve Orsino adına güzel Olivia’ya kur yapmakla görevlendiriliyor. Olivia ise kardeşinin ölümünden 1 sene geçmiş olmasına rağmen hala yasta ve ayağına gelen herkesi geri çevirmekte, ta ki şimdi erkek kılığındaki Viola’ya aşık olana dek. Olivia’yı canlandıran Bennu Yıldırımlar’ın hem yas halinde hem de aşkın heyecanıyla resmen gençleşirken ikisi arasındaki geçişi çok iyi yönettiğini söylemek gerek. Özellikle aşktan ve arzudan yükselişlerinde seyirciyi çok güldürdü ve heyecanını hissettirdi. Viola’yı oynayan Senan Kara, aslında hem Viola’yı hem de Sebastian’ı canladırdı ve hem teknik ekibin profesyonelliği hem de Senan Kara’nın tecrübeli geçişleriyle aynı sahnede iki farklı oyuncu olmasına rağmen seyirciler olarak ikisini de Senan Kara oynuyormuş gibi gördük. Hem maskülen hem feminen hem de ikisini aynı anda canlandıran Senan Kara, seyirciyi hiç sıkmadı aksine kimlik bunalımını yansıtışı hepimizi çok güldürdü. Orsino’yu oynamaktan çok canlandıran Emrah Özertem sayesinde belki de itici hatta şımarık bulabileceğimiz Orsino ile duygusal olarak yakınlaştık dolayısıyla ona gülebildik de. Tabi ki Tobi Dayı, Maria, Feste, Andrew ve Malvolio arasındaki diyaloglar ve muhafazakar Malvolio’ya oynanan oyunlar da keyifliydi ancak, belki de komedi havasından dolayı, yan hikaye olmaktan çıkamadı ve Olivia, Orsino ve Viola sahneleri kadar dikkat çekmedi. Burada şunu da eklemek gerek, Özge Özder o kadar başarılıydı ki hem oyun sonunda en çok alkışı o aldı hem de oyunu tek başına da taşıyabilecek bir performans gösterdi. Ayrıca cinsiyet rollerinin büküldüğünü sadece Viola cephesinden değil, Sebastian ve Ersim Umulu’nun başarılı hareket ve mimikleriyle canlandırdığı Antonio karakterleri arasındaki dostluktan çok daha fazla olan bağdan anlayabiliriz.
Şekil 2 Olivia’ya Orsino için kur yapmaya gelen Viola (Senan Kara)
Şekil 3 Feste (Özge Özder)
Oyunculukların yanı sıra, hatta oyunculuklardan daha çok belki de, müzik ve sergilenen performanslar oyunun asıl can alıcı kısımlarıydı. Müzikler sahneyi resmen yaşattı ve seyirciyi duygudan duyguya soktu. Koro ve orkestra çok profesyonel ve başarılıydı, sadece müzikleri için bile izlemeye gidilebilir. Onun dışında oyuncuların dans performansları çok eğlenceliydi ve seyirciye kendini izletti. Sadece performanslar bazen biraz fazlaydı, “Artık oyuna geçelim.” hissiyatı oluştu ama her biri izlemeye değerdi.
“Gece, uyku zamanı olduğu gibi, düş görme zamanıdır da…” diye başlıyor Serdar Biliş oyun broşüründe. Gerçekten sanki birisinin rüyasını izlemek gibi bir deneyim sunan oyunda daha iyi bir iş çıkarılabilir miydi derseniz, hiç sanmıyorum.