Thor: Love and Thunder Film İncelemesi

Marvel yine insanları “Bu film iyi mi kötü mü şimdi, anlamadım?” dedirterek sinemalardan çıkarmayı becerdi. İçindeki hem aşırı duygusal anları hem de bazı kötü CGI’larıyla insanların kafasında soru işareti bırakan, ama kesin olarak şu ana kadarki en iyi kötü adamı yaratan filmden bahsedeceğiz; “Thor: Love and Thunder”

 

İlk olarak şununla başlamak isterim ki: O görsel efektler neydi? Filmin ilk savaş sahnesi Galaksinin Koruyucuları’yla beraber Thor’un birisinin bütün tanrıları öldürdüğü haberini almasıyla başlıyor. Bu savaş boyunca yapılmaya çalışılan şey aslında belli; “Avengers: Endgame”den sonra Thor’un eskisinden de güçlü olduğunu göstermek. Ama en azından bunu daha güzel görsel efektlere ve Thor’un bacak açışını izlememize gerek olmadan yapabilirlerdi diye düşünüyorum. 

 

Şimdi filmin en sevdiğim yönü, kötü adamı… Gorr, kesinlikle hikayesi çok güzel tasarlanmış ve çok güzel düşünülmüş bir karakter. Çizgi romanlardakinin tamamen aynı olmamasıyla beraber olabildiğince benzer ve belki de daha bile iyi bir amaca hizmet ediyor. Gorr, tanrısına çok bağlı bir uygarlığın son 2 üyesinden biri, diğeri de kızı. Açlık ve susuzlukla mücadeleye etmeye çalışırken çölün ortasında Gorr sürekli olarak tanrısına dualar edip ondan kızını kurtarmasını istiyor, ancak onun yerine bir oasis bulup kendisiyle dalga geçen egoist bir “Tanrı” buluyor. Bunun sonucunda da intikam aşkıyla bulduğu tanrıyı öldürüyor. Tanrıları öldürme gücüne sahip  “Necro sword”u alan Gorr, artık Gorr the God Butcher ismini alıyor. 

 

Filmin en sevdiğim ikinci yönüne gelelim: Mighty Thor Jane Foster. Jane Foster Thor’un eski sevgilisi. Ayrılış hikayesi gayet klasik bir “işlerimizden dolayı birbirimize vakit ayıramıyoruz” hikayesi. Bu karakterin en sevdiğim yönü ise Thor ünvanını ve ünlü çekiç Mjölnir’i nasıl kazandığı. 

Jane’i filmdeki ilk görüşümüz kanser olduğunu öğrenerek oluyor. Jane de buna bir çare arıyor ancak bilimsel çalışmalarının hiçbiri ona aradığı yanıtı veremiyor. İroniktir ki yanıtını eski sevgilisinin yeni evine, yeni Asgard’a giderek ve orda Mjölnir’in ona seslenmesiyle buluyor. Thor çekiciyle ve Jane’le bir arada olduğu zamanlarda, sarhoşken Mjölnir’le konuşuyor ve çekicinden bir istekte bulunuyor: Jane’i ne olursa olsun koru ve onun arkasında ol. Bu basit istek, Mjölnir’e bir büyü olarak kazınıyor ve sonucunda da Jane’i korumak için Mjölnir ona layık oluyor. Bununla birlikte de filmin en iyi ikinci karakteri ortaya çıkıyor. 

 

Filmin son sevdiğim şeyini söylemeden önce küçük bir garipliğinden ve “Neden?” diye sordurtan kısmından bahsetmek istiyorum. Neden Thor bir anda bütün çocukları mini Thor’lara çevirdi?

 

Filmin final savaş sahnesinde Gorr’un planlarının tamamlanmak üzere olduğunu ve kozmik bir varlıktan bütün Tanrı’ları yok etme dileğini dilemeye çok yaklaştığını görüyoruz. Gorr bu amacına ulaşmak için Thor’u bir tuzağa düşürmüş ve yem olarak da yeni Asgard çocuklarını esir almıştı, Thor da çocukları kurtarmak için yemi yemişti. Tabiki de Thor ve Jane Foster Gorr’u durdurmalı ve tabiki de büyük bir savaş sahnesi görmeliyiz. Ama neden Thor bütün filmlerde gizli tuttuğu bu “Thor yaratma” gücünü çocuklar üzerinde deniyor? Çocuklar yerden bulduğu metal parçaları ve oyuncak bebeklerle yıldırım tanrılarına dönüşüp Gorr’un askerlerini yeniyorlar. Neden? 

 

Şimdi filmin gerçekten sevdiğim son yönü, isminin nereden geldiği. Büyük savaşın sonunda Gorr kısmen amacına ulaşıyor. Jane Foster Gorr’un lanetli kılıcını yok ediyor ve kendisiyle beraber Mjölnir’i feda ediyor. Mjölnir’in yok olmasıyla da kanseri iyice ilerlemiş ve ölmekte olan Jane, Gorr’a Tanrı’lardan intikam almasına gerek olmadığını ve dileğini ölmüş olan çocuğunu geri getirmek için kullanabileceğini söylüyor. Gorr da kazandığı dileğiyle ölmeden önce Thor’a çocuğunu emanet ediyor. Sonrasında ise Jane’in toza dönüştüğünü, Gorr’un da öldüğünü görüyoruz. Ardından gelen zaman atlamasıyla da çocuğun güçlere sahip olan yeni bir kozmik varlık olarak büyüdüğünü görüyoruz. 

 

Filmin ismi “Thor: Love and Thunder” hakkında güzel ve çok iyi bir şekilde üzerine düşünülmüş olan şey ise Thor’un yeni kızının isminin Love olması. Filmi izlemeden önce ve hatta bu son sahnesine kadar isimdeki “Love and Thunder”ın Thor ve Jane Foster arasındaki gelip giden ilişkiyi temsil ettiğini düşünüyordum. Ancak filmin ismi çok basit bir şekilde Thor ve kızı anlamına geliyormuş. Love ve “God of Thunder”. 

 

Son olarak da filmin post-credit sahnelerinden bahsedeyim. İlk sahnede yine Thor ve tanrılar diyince uzun zamandır beklenen iki karakterden birinin geldiğini görüyoruz. Benim şahsen beklediğim karakter Ares’ti, Zeus’un oğlunu Thor’a karşı doldurmasını da duyunca sonunda Ares geliyor demiştim. Ancak normalde kahraman olarak geçen ve burada gelecekte nasıl bir rol oynayacağı merak edilen Herkül’ün Marvel Sinematik Evreni’ne girişini görüyoruz. 

 

İkince post-credit sahnesi ise biraz daha uzun soluklu ve gerçekleşeceği belli olmayan bir sahne. Ölmüş olan Jane Foster’ın Asgard cenneti olan Valhalla’ya girdiğini görüyoruz ve karşısında da onu Thor’un eski dostu Heimdall bekliyor. Kısaca sahnede Heimdall Jane’e Valhalla’ya hoşgeldin diyor ama merak uyandıran şey Jane’in yüzündeki belirsizlik. 

 

Çizgi romanlarda da aynı kaderi paylaşmış olan Jane Foster kanserden öldükten sonra Valhalla’ya gidiyor ancak Dünya’da daha kurtarılacak çok fazla hayatın olduğunu ve orada işinin daha bitmediğini söylüyor. Bunun üzerinde de Valhalla’daki bütün Tanrı’lar bir araya gelip güçlerini birleştiriyor ve Jane’i Dünya’ya geri getiriyor. Güçleri gitmiş ve zayıf durumda olan Jane Dünya’da Valkyrie (Brunhilde) ile karşılaşıyor ve kendisine bir Valkyrie olmak isteyip istemediği soruluyor. Evet diyen Jane ise Valkyrie olarak yeniden hayata dönmüş oluyor. Umarım sinematik evrende de Jane Foster’ı Valkyrie olarak tekrar görebiliriz. 

 

Film genel olarak bence güzeldi ve severek izleyeceğim filmlerden biri oldu ama bunu hangi tarzda film diye izlerim pek emin değilim. Komedi olarak gitsem içinde çok fazla miktarda dram ve duygusal sahne vardı. Bir aşk hikayesi ve dram olarak gitsem, bu sefer de onun için çok fazla komedi unsuru vardı. Bir aşk hikayesi anlatılmaya çalışılmış ama aynı zamanda başka şeyler de yapılmaya çalışılmış gibiydi. Sanki içlerinden birini seçselerdi ve ona odaklanarak bir film yapsalardı şu ankinden çok daha fazla sevilecek ve şaşırtacak bir film karşımıza çıkabilirdi.

Yazı oluşturuldu 5

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön