Likya Yolu

Yıllar boyu birçok medeniyete ev sahipliği yapan, milyonlarca insanın ayak bastığı, hem tarihiyle bizi geçmişe götüren hem de doğasıyla bizi kendine hayran bırakan Likya Yolu atılmak istediğim en büyük maceralardan sadece biri.  Akdeniz’in en göz alıcı manzaralarına ve en büyüleyici antik kentlerine ev sahipliği yapan Likya Yolu, her maceraseverin bir kez olsun deneyimlemek istediği bir rota.

 

Bu nefes kesen bölgenin tarihi de kendisi kadar etkileyici. Likya yani Işık Ülkesi’nin 3000 yıllık bir tarihi var. Likya Yolu ise o dönemdeki antik kentleri birbirine bağlamak için kullanılmış. Böylesine büyük bir tarihe sahip Likya’nın mitolojide de yer alması gayet doğal. Bazı mitolojik kaynaklar der ki Avrupa kıtasının ismi Likya kralı Sarphedon’un annesi Europa’dan gelir. Yunan mitolojisinde Europa güzelliğiyle dillere destan Fenikeli bir kızdır. Europa, onu beğenen Zeus tarafından bir boğa kılığına girerek kaçırılır. İkisinin ilişkisinden dünyaya gelen Sarphedon Likya kralı olur. 

 

Bu kadar güçlü bir tarihe sahip olan Likya medeniyeti bile bu coğrafyada hakimiyetini sonsuza kadar sürdürememiş. Helenler, Romalılar, Persler ve Makedonlar gibi çeşitli halklar tarafından işgal edilmiş.  Öylesine önemli bir bölge ki ya ev sahipliği yaptığı medeniyetler tarihin en güçlüleri arasına girmiş ya da en güçlü medeniyetler burası için savaşmış. 

 

Fethiye’deki ilk yerleşim yeri Telmessos bu bölgede görülmesi gereken antik kentlerden. Telmessos’un kuruluşuyla ilgili birçok hikaye var. Bir söylenceye göre kardeşinden kaçan Sarphedon kurmuş kenti. Başka bir hikayede de Güneş tanrısı Apollon’un kenti kurup oğlunun adını verdiği söylenir. Üzerinde birçok savaşın izini taşıyan şehir çoğu Likya kenti gibi Perslerin ve daha sonrasında birçok medeniyetin hâkimiyetine girmiş.

 

Xanthos kenti ise Likya Birliği için ne kadar önemli olsa da geçmişindeki acı olaylarla daha çok anılıyor. Perslerin kuşatması sırasında kaybedeceklerini anlayan Xanthoslular kadınları, çocukları ve köleleri bir kaleye kapatıp kaleyi ateşe veriyor; kendileri de savaş meydanında can veriyor. Bu olay birçok kişi tarafından kahramanca ve onurlu görülüyor. Yenilmektense bütün soyunu bitiren bir toplum… Üzerine çok fazla tartışmanın yapılacağı bir konu. Daha sonrasında depremlerle yıkılıyor, savaşına destek vermeyince Atinalılar tarafından yakılıyor. Yine de dediğim gibi Likya Birliği’nin en büyük kentlerinden ve başkentlerinden Xanthos. Son olarak çoğu yerde gördüğümüz Sarphedon ismini burada da görüyoruz. Troya Savaşı’nda ölen Sarphedon’un mezarının burada olduğu düşünülüyor.

 

Bu rotada ziyaret etmeniz gereken bir diğer antik kent ise tabi ki Likya’nın dini merkezi olan Letoon. Bu kutsal mekandaki üç büyük tapınak Apollon, Artemis ve anneleri Leto’ya adanmış. Kentin adı da Leto’dan geliyor. Leto’ya adanmış en büyük tapınak kentin batı kısmında, Apollo Tapınağı doğu kısmında ve diğerlerinden daha küçük olan Artemis Tapınağı ikisinin ortasında yer alıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bu kentin de mitolojide bir yeri var. Leto, Zeus’tan hamile kalır ve Zeus’un karısı Hera bu doğumun olmasını istemez. Hera’dan kaçarken Delos’ta çocuklarını doğurur Leto. Daha sonra çocuklarıyla Letoon’a geldiğinde kutsal suyu kullanmak ister, kentliler buna izin vermez; buna sinirlenen Leto herkesi kurbağaya çevirir. Bugün de Letoon’da bol bol kurbağa görebilirsiniz. 5. yy’da Hristiyanlığın geldiği kent 7. yüzyılda terk edilmiş.

 

Bahsetmek istediğim son antik kent Aperlai, deniz salyangozlarından mor kumaş boyası üretmeye başlayınca zenginliğe kavuşan bir şehir. Ufak bir liman kenti, tarih boyunca birçok yapısı suyun altına gömülmüş. Suyun altında hala birkaç yapıyı görmek mümkün. Karada ise surlar ve Roma hamamları kalıntıları bugüne kadar gelebilmiş. Bunlar dışında Pınara, Olympos, Patara, Myra, Simena ve birçok antik kent Likya Yolu üzerinde ve geçmişe yolculuk yapmak isteyenleri bekliyor.

 

Tarih dolu bu uğrak noktaları dışında muhteşem manzaraları ve sularıyla keyif yapılacak koylar ve kumsallar da Likya Yolu’nun bir parçası. Kabak Koyu, Korsan Koyu, Adrasan, Kekova, Olympos bunlardan birkaçı. 

 

Bu tarihi ve doğal güzelliklerin yanında Likya Yolu en başında bir yürüyüş parkuru. 540 km’lik bu rotada yol boyunca farklı farklı parkurlar bulunuyor. Zorluğuna, uzunluğuna ya da görmek istediğiniz noktalara göre yürümek istediğiniz parkuru seçebilir ya da tüm yolu yürüyecek uzun bir maceraya çıkabilirsiniz. Konaklamak istemiyorsanız kendinize göre günübirlik rotalar da oluşturabilirsiniz.  

 

Ovacık – Faralya – Kabak Koyu – Alınca – Bel – Gavurağılı (Karadere) – Patara – Kalkan – Sarıbelen – Gökçeören – Çukurbağ – Kaş – Limanağzı – Kekova (Üçağız) – Demre – Alakilise – Finike – Mavikent –  Karaöz – Gelidonya Feneri – Adrasan – Olympos – Çıralı – Beycik – Tahtalı Dağı – Gedelme / Çıralı – Tekirova – Phaselis – Gedelme – Göynük – Hisarçandır – Geyikbayırı 

 

Ovacık – Faralya-Kabak parkuru Ölüdeniz’i görebileceğiniz çok güzel manzaralara sahip. 2 güne bölerek ortalama 20 km olan bu rotayı yürüyebilirsiniz.

 

Yaklaşık 40 km olan Bel – Karadere – Patara arasını yürürken görmeniz gereken yerler arasında Xanthos ve Letoon antik kentleri var. 

 

Kekova-Demre arasında bulunan 10 km’lik Aperlai-Kaleköy rotası Aperlai antik kenti başta olmak üzere birçok farklı manzaraya sahip. Kaleköy’e araçla ulaşım yapılamıyor. Ya tekne turlarıyla ya da yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Bir gününüzü ayırabileceğiniz hem denizin hem manzaranın tadını çıkarabileceğiniz güzel bir rota.

 

30 km’lik Gelidonya Feneri – Adrasan – Olympos parkuru Likya Yolu’nun zor kısımlarından. Daha kısa olan Gelidonya – Adrasan kısmı parkurun ikinci yarısından daha zor görülüyor. Aynı zamanda bu yolda en güzel manzaralara sahip rotalardan da biri. Gelidonya Feneri ve manzarası da çoğu kişi için bu parkurun en büyüleyici yeri. Bu parkuru yürüyen çoğu kişi de Korsan Koyu’na uğramadan geçmiyor.

 

Likya Yolu’na gelince kamp kurmamak olmaz. Zaten çoğu kişinin de konaklama için ilk tercihi bu yönde oluyor. Bunun dışında rotalar üzerinde de pek çok pansiyon ve bungalov gibi konaklama alanları bulunuyor. 

 

Likya Yolu ve barındırdığı hikayeler burada bitmiyor tabi ki. Bu mükemmel tarihi ve göz alıcı doğayı tam anlamıyla öğrenmek için yerinde görmek hatta içinde yaşamak gerekiyor. Bir gün herkesin bu maceraya atılması dileğiyle…

Yazı oluşturuldu 1

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön