Kaliteyi Takdir ve Takdirde Kalite

Hakkında çok fazla konuşulmuş olan ve ufak bir forum (evet yasaklanan) gezintisi sonucu, hakkında konuşmak istediğim, daha çok konuşulması gerektiğini fark ettiğim birkaç kavram üzerinde duracağız bugün sizlerle. Ve bu kavramların sadece sözlük anlamlarından ibaret olmadıklarını, ilginç boyutlarını ve tabi ki biz insanla ilişkisine de kendimce değinmeye çalışacağım. Bütün bunları yazıyla konuşmak inanın bana oldukça zor fakat bunun ilginç olacağına eminim.

Ağustos 2022’de heyecanla “Better Call Saul” dizisinin son bölümlerini beklerken, bu bekleyişte söz konusu sitede insanların konu hakkındaki görüşlerini okumaya başladığım bir gün, oldukça uzun süreler boyunca bu kavramları değerlendirme zamanım oldu. Biz insanlar takdir etmeyi unuttuk mu? Hızlı tüketim çağı mı bizi bazı içeriklerin kalitesinden uzaklaştırdı? Kalite kavramının söz ettiği nitelikler değişti mi? Popülarite insanların görüşleri üzerinde ne kadar etkili? Ülkemizde ve dünyada popülerlik ve kalite çoğu sektörde birbirinden neden bu kadar uzakta?  Bir işi, içeriği beğenmek, takdir etmek, kaliteli bulmak, başarılı bulmak arasında ne gibi farklar var? Gibi soruları kendime çokça sorduğum o günde çıkan bu yazı fikri şimdi sizin karşınızda.

Bu tip soruları cevaplayabilmek için kendimize sorduğumuz bu kavramların anlamlarını bir incelememiz, hatta belki etimolojilerine inmemiz gerekiyor.

 

Kalite: Niteliklilik, üstün özellikli olma durumu. Çeşitli durumlarda tüm beklentileri karşılama durumu.

 

Mesela bu noktada ikinci cümledeki anlamın zaman içinde geliştiğini ve asıl tanımının ilk cümlede kaldığını görebilmek kelimenin etimolojisine inerek mümkün.

 

Bu sözcük Geç Latince qualitas “«nasıllık», nitelik” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince qualis “nasıl (soru sözcüğü)” sözcüğünden +itas ekiyle türetilmiştir.

 

“Nasıl?” sorusundan türediğini öğrendiğimiz bu kelime, direkt olarak herhangi bir şeyin sıfatlarından bahsediyor.

Anlatmak istediğim aslında kalitenin öznellikten biraz da uzak olduğu. Günümüzde bana biraz daha öznel bir kavrammış gibi anılıyor gibi geldi. “Bana göre çok kaliteli bir iş.” denilirken burada görüş değil, seviye farkı belirtiliyor olmalı bana göre. Çeşitli beklentilerin karşılaştığı her durumda, kalitesiz iş sayısını 0’a düşürmek mümkün oluyor ve işin özüne ters düşüyor bence.

 

Popüler: Herkesçe tanınan, bilinen. Kalabalıkların beğenisine uygun.

 

Kalabalıklarca beğenilenden ziyade, bilinenin popüler olduğunu düşünüyorum, kalabalıklarca sevilen şeyler ise “başarılı” olarak nitelendirilmeli bence sanat sektöründe. Kalabalıklarca sevilmeyen ve başarılı olunan bir durumda ise, bu daha büyük bir kalabalığın söz konusu işi sevdiğini gösterir sadece, bunu da unutmamak gerek.

Kavramlar hakkında ne düşündüğümü az çok aktarabildiysem ne mutlu bana. Bütün bu kavramlarla beraber bir sanat eserinin kalitesi, beğenilmesi, popüler olması ve başarısı arasında birkaç bağlantı kuralım.

İşin başlangıcı olan televizyondan devam edelim. Bir dizinin kalitesini yorumlamak, bu işte yeterli ilgi, bilgi ve tecrübeye hâkim olmadığım için bana düşmez, yine anı sebeplerden ötürü bir dizinin bana katmak istedikleri hakkında yorum yapamam. Kattıkları hakkında elbet bir fikrim/yorumum olabilir, fakat katmak istediklerini algılayıp yorumlayabilmeyi, bu işte yeterlilik sahibi olan insanlar yapmalı.

Bir dizinin popülaritesi ise bir noktada kişinin görüşünden ve yeterliliğinden bağımsız olarak ortaya çıkıyor. Ne kadar çok izlenirse bir iş o kadar popülerdir. İsterseniz nefretinizi kusmak için izleyin, bu dizinin izlenmesini arttırarak popüler olmasına bir katkı da siz vermiş olursunuz sadece.

Başarı ise, popülaritenin beğeniye oranı olarak düşünülebilir bence. Kalabalıklarca izlenen bir işi, kalabalığın ne kadarı beğendiyse bir iş o kadar başarılı olarak görülmeli.

Buralardan çıkardığımız birkaç sonuç ise şunlar olabilir:

Popüler olan bir eser başarılı olmayabilir.

  • Başarılı bir eser yeterince popüler olmayabilir.
  • Kaliteli bir eser popüler olabilir/olmayabilir. Başarılı olabilir/olmayabilir.

Yani aslında bence sanılanın aksine, kalite, başarı ve popülarite ile o kadar da ilişkili değildir. Çünkü içinde yeterlilik kavramını barındırır. Bu özelliğiyle de bir eseri söz konusu diğer iki özellik ile sıfatlandırırken bunlardan yeterliliğe bir ihtiyaç duyulmadığından, ayrılır.

“E bunları biliyorduk zaten, ne gerek vardı?” diyebilirsiniz, ne mutlu bana ki görüşlerime katılan birileri var. Daha önce böyle düşünmüyorduysanız ve şimdi bir şeyler değiştiyse kafanızda, yine ne mutlu bana. Fakat asıl yakınmak istediğim yere yeni geliyoruz.

Kurduğumuz bütün bu kavram ilişkilerinden sonra, iki yeni kavram tanımamız gerekiyor:

 

Takdir Etmek: Bir şeyi bütün değerleriyle fark etmek, bir şeyin bütün değerlerinin farkına varmak.

 

Bir akademisyenin yakın zamanda çok uygun bir yerde bu kavramı kullanmış olmasıyla beraber yazı fikri tekrar nüksetmişti Ağustos 2022’den sonra. Çok değerli olduğuna inandığım bir kavram, bir şeyleri takdir edebilmek için önce fark edebilmek gerekiyor ve bu fark ediş kimi zaman ilgili konuda bir yeterlilik gerektiriyor olabilir.

 

Eleştirmek: Bir düşüncenin, yargının, davranışın doğru ve yanlışlarını ortaya çıkarmak, gerçek değerini belirtmek üzere onu inceleyip sonuca varmak.

 

Bir işin doğru ve yanlışları her ne kadar öznelmiş gibi gözükse de kaliteyi belirleyecek olan yeterliliğe oldukça bağlı bana kalırsa. Doğru ve yanlış çok subjektif kavramlar olsalar dahi, bir işin doğrusu ve yanlışı sadece yetkin kişinin bilip hakkında yorum yapabileceği noktalar bence.

Yakınmak istediğim nokta az çok anlaşılmıştır bence, bütün bu kavramların birbirine giriyor olması bir yana yeterliliğin göz ardı edilmesi özellikle ufak forum gezintimde beni rahatsız etmiş oldu.

Herkesin her konuda bir fikri olabilir, fakat yorumu olmamalı bence. Yorum, öncelikle “özgün” fikirler ve daha sonrasında söz konusu özel fikirlerin yorulmasını ister. Özgün fikir oluşturmak da söz konusu içerikler hakkında hiç olmazsa biraz olsun bilgili olmayı gerektirir. Bir kişinin fikrine, yorumuna içerik hakkında bilgi sahibi olmadan katılmak/karşı çıkmak ne kadar doğrudur?

Yeterlilik kavramı hakkında da benim düşüncelerim bu yönde, belki de bütün okuyanların kafasında gezdirdiklerini yazıya dökmüşümdür, belki zaten herkesin farkında olduğu bir şey hakkında zırvalamışımdır. İki türlü de gündeme getirilmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyordum bunun ve hakkında konuşmuş olmak da yeterince iyi geldi.

Son olarak, “yetkinlik, yetkili olmak” hakkında da konuşmak lazım. Bu yetkinlik seviyesini kim belirliyor, kim neye göre, kime göre yetkin? Belki de başından beri asıl cevabını bulmamız, hiç olmazsa cevabına yaklaşmamız gereken soru bu. İşte bu seviyenin bir denetiminin olmaması ve herkesin kendini çeşitli konularda belirli yetkinlik seviyelerine sahip görmesi sonucu, bu tip problemler bazı dergi yazarlarının canını sıkmış oluyor.

Umarım siz değerli okurlar, herhangi bir konu/içerik hakkında fikir üretip bu fikri yorarken, üstte yazanları değerlendirir ve yetkin olduğunuzu düşündüğünüz kadarıyla takdir etmeyi bilip eleştirilerinizi söylersiniz. Okuduğunuz için teşekkürler!

Yazı oluşturuldu 10

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön